Hz. YUSUF (A.S)
“(Yûsuf) ergenlik çağına ulaşınca, ona, hüküm ve ilim verdik. İşte güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.. ” yusuf: 12/22)
Hz. Yûsuf (a.s)’ın Soyu:
O; Yûsuf b. Ya’kûb b. İshâk b. İbrahim’dir. Yüce Allah, Hz. Yûsuf (a.s)’ı, kendilerine ayrı ayrı iman edilmesi zorunlu olan peygamberler arasında anmıştır… Yüce Allah, onu şöyle övmektedir:
“İşte böylece Biz, kötülük ve fuhşu Yûsuf’tan uzaklaştırmak için (ona delillerimizi gösterdik). Çünkü o, ihlasa erdirilmiş kullarımızdandır, [1]
Görüldüğü üzere Allah, Hz. Yûsuf (a.s)’ı; iffet, kötülüklerden koruma, sabır ve doğru sözlü olmakla nitelendirmektedir… Nitekim Resulullah (s.a.v.)’de, Hz. Yûsuf (a.s)’ı şöyle Övmektedir:
“Şerefli oğlu Şerefli oğlu Şerefli oğlu; Şerefli Ibrâhîm oğlu İshâk oğlu Ya ‘kûb oğlu Yûsuf’tur.[2]
Hz. Yûsuf (a.s)’in Kur’an’da Zikredilmesi:
Hz. Yûsuf (a.s)’m ismi, Kur’an’da, tam olarak 26 defa zikredilmektedir. Bunların 24’ü; Yûsuf Sûresinde, biri En’âm Sûresinde ve diğeri de, Mü’min (Gâfîr) Sûresinde geçmektedir.[3]
Yüce Allah, Hz. Yûsuf (a.s)’ı, “Siddîk” (Doğru Sözlü) olmakla nitelendirmiştir. İşte bundan dolayı da Hz. Yûsuf (a.s), “Yûsuf es Siddîk” (Doğru Sözlü Yûsuf) diye adlandırılmıştır. Yüce Allah bununla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır.
“(Gördüğü rüya üzerine zindandan kurtulmuş olan kişi, hâlâ zindanda olan Yûsuf’un yanma gelerek şöyle dedi:) ‘Ey Yûsuf Ey Doğru Sözlü (Siddîk) kişi! (Rü ya da görülen) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile….. hakkında bize yorum yap.[4]
Hz. Yûsuf (a.s); Hz. İbrâhîm (a.s)’m soyundan, peygamberlik sülalesinden ve İsrail oğulları peygamberlerinin en meşhur olanlarından biridir. Çünkü Hz. Yûsuf (a.s), İsrail oğullarına gönderilmiş bir Peygamber idi… Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“Andolsun ki (Musa’dan) önce Yûsuf’ta size açık burhanlar getirmişti. O vakit de onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip dunnuştunuz. Hatta o ölünce de ‘Allah ondan sonra Peygamber göndermez dediniz…”[5]
Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz. Yûsuf un kıssasının detaylı bir şekilde anlatıldığı bir sure vardır. Bu sure, “Yûsuf Suresi” diye anılan Kur’an’m uzun surelerinden birisidir. Bu sure de; Hz. Yûsuf un hayatı, kardeşlerinin kendisine kurdukları tuzak, Mısır Azizin hanımıyla arasında geçen sıkıntılı olaylar, zindana atılması, zindanda insanları Allah’a davet etmesi, sonra Mısır hükümdarının rüyasını yorumlaması, bunun üzerine zindandan çıkışı, yeryüzü hazinelerinin basma geçmesi, sonra kıtlık sebebiyle zahire almak amacıyla Mısır’a gelen kardeşleriyle tanışması, bir hile ile kardeşi Bünyâmîn’i yanında ah koyması, kısacası küçük iken gördüğü rüya üzerine bu peygamberin hayatı ile ilgili başından geçen olaylar, ince hikmetler ve parlak nasihatlerle geniş bir şekilde anlatılmaktadır.[6]
Esbât île Kastedilen Kimlerdir?:
Daha önce de belirttiğimiz üzere; Hz. Ya’kûb (a.s)’m çocuklarından 12 tanesi erkek çocuğu olarak doğmuştu. Bütün İsrail oğulları kabileleri (Esbât), bu çocuklara nispet edilirler. Çünkü bütün İsrail oğulları, Hz. Ya’kûb (a.s)’ın bu çocuklarının soyundan gelmişlerdir. Hz. Yûsuf (a.s) ise; onların en şereflisi, en faziletlisi ve en değerlisi idi.
Bir grup alimin ileri sürdüğü görüşe göre; Hz. Ya’kûb’un çocukları içerisinde, Hz. Yûsuf’tan başkası Peygamber olmamıştır. Hz. Yûsuf un kardeşlerinden hiç birine vahiy gelmemiştir.
İbn Kesîr (rh.a)’de bu görüşü destekleyip şöyle der: “A-çıkçası bu kıssada kardeşlerinin sözleri ve davranışları ile ilgili anlatılanlar, Yûsuf un kardeşlerinin Peygamber olmadıklarını göstermektedir.
Hz. Yûsuf un kardeşlerinin Peygamber olduklarım ileri sürenler, (bu görüşlerine) şu ayeti delil getirmişlerdir:
“Biz, ‘Allah’a ve O’mm katından bize indirilene; İbrahim, İshâk, Ya’kûb ve ‘Esbât’a indirilene, inandık’ deyin.”(Bakara: 2/136)
Bu iddiayı savunanlara göre; bu ayetteki Esbât’tan kasıt, Hz. Ya’kûb’un çocuklarıdır. Bu iddiaları, sağlam değildir. Çünkü burada Esbât ile kastedilen, İsrâiloğulları kabileleri ve halkıdır.
İsrail oğulları içerisinde zaten kendilerine gökten vahiy gelen peygamberler bulunmaktadır. Hz. Yûsuf (a.s)’m, kardeşleri içinden nübüvvet ve risalede seçilmesi ve Hz. Yûsuf dışında kardeşlerinin hiç birinin Peygamber olduğuna dair bir ayetin olmaması, bizim görüşümüzü desteklemektedir.[7]
Hz. Yûsuf (a.s)’m Rüyası:
Tefsircilerin kaydettiğine göre; Hz. Yûsuf (a.s), ergenlik çağma girmeden önce garip bir rüya görmüştü. Rüyasında; on bir yıldızın, güneşin ve ayın kendisine secde ettiklerini görmüştü. Bu hal, Hz. Yûsuf u korkuttu. Bu rüya, ona ağır geldi. Uyanınca, babasına, gördüğü rüyayı anlattı. Babası, rüyayı; oğlunun şanının yüce olacağı, yüksek mertebelere, dünya ve ahirette üstün derecelere ulaşacağı ve babasının, anası ile kardeşlerinin kendisine boyun eğip itaat edeceği şeklinde yorumlayıp bu rüyayı gizlemesini ve kardeşlerine anlatmamasını istedi. Çünkü Hz. Ya’kûb (a.s), Yûsuf un kardeşleri, bu rüyayı duyarlarsa ona karşı kıskançlık edip, hileler kuracaklarından ve çeşitli tuzaklar tertipleyeceklerinden korkuyordu. Zira insanın doğasında, her zaman tuzak kurmak ve kıskançlık vardır. İşte bundan dolayı Hz. Ya’kûb (a.s), oğlu Yûsuf a, bu rüya ile
ilgilisırrıgizlemesinitavsiyeetti.Birrivayetteşöyle buyu rulmaktadır:
“İhtiyaçlarınızı gidermek için, ihtiyacınızı gizleyerek a-vantaj sahibi olun. Çünkü nimet sahibi olan herkes, başkalarınca kıskanılır.[8]
Yüce Allah bu rüyaya işaret ederek şöyle buyurdu:
“Bir zaman Yûsuf, babası (Ya’kûb’a): ‘Babacığım! Gerçekten ben (rü ya da) on bir yıldız, güneş ve ayın bana secde ettiklerini gördüm’ demişti. (Babası da:) ‘Yavrucuğum! Rüyanı sakın kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan, insana apaçık bir düşmandır’ demişti. [9]
Kur’ân-ı Kerîm’in ifadesinden anlaşılıyor ki; Hz. Yûsuf, rüyasını, babasına, kardeşlerinin olmadığı bir sırada anlatmış ve babası da, ona, rüyasını kardeşlerine anlatmamasını tavsiye etmiştir.
Tevrat’ta geçen ifadeye göre;[10] Hz. Yûsuf, rüyasını, babasına, kardeşlerinin huzurunda anlatmış ve babası da: “Desene ben, annen, ve kardeşlerin sana secde edeceğiz” diyerek ona kızmış.
Tevrat’ta geçen bu olay, tamamen yanlıştır. Çünkü Tevrat, kesinlikle tahrif edilmiştir. Doğrusu ise Kur’ân-ı Kerîm*de geçendir. Zira “Kur*an*a, önünden de ve ardından da batıl gelemez.[11]
Hz. Ya’kûb’un, Yûsuf’a Olan Sevgisi:
Hz. Ya’kûb (a.s), çocukları içerisinde en çok Yûsufu seviyor ve Yûsuf ile Bünyâmîn’i, sevgi ve yakınlık yönünden diğer çocuklarına üstün tutuyordu. İşte bu; kardeşlerinin, Yûsuf ile öz kardeşi Bünyâmîtı’e karşı kıskançlık göstermelerine ve tuzak kurmalarına bir sebep teşkil ediyordu. Çünkü onlar daha küçük ve genç yaşta çocuk idiler. Bundan dolayı kardeşleri, Yûsuf a olan düşmanlıklarını ve ona yapacakları kötülüğü içlerinde gizlediler…
Kardeşleri, babalarından; Yûsuf la arkadaşlık kurup kendileriyle birlikte Yûsuf un da çölde koşup oynaması için izin istediler. Bu durum, Hz. Ya’kûb’a zor geliyordu. Çünkü Hz. Ya’kûb, hem Yûsuf un ayrılığına dayanamıyor ve hem de onların ona bir zarar vermesinden korkuyordu. İşte bundan dolayı Hz. Ya’kûb, onları; “Yûsuf u götürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarım” (Yûsuf: 12/13) şeklinde oyalıyordu…
Hz. Ya’kûb (a.s), kurdun, Yûsuf’a zarar vermesinden çok onların Yûsuf’a zarar vermesinden korkuyordu, işte Hz. Yakûb, bu sebeple Yûsuf’u, onlardan alıkoymaya çalışıyordu. Fakat kardeşleri, akıllılıkta bir benzen görülmemiş şekilde: “Biz (güçlü ve kuvvetli) bir topluluk olduğumuz halde, eğer kurt Yûsuf’u yerse, o zaman, biz gerçekten aciz kimseler sayılırız” (Yûsuf 12/14) dediler.[12]
Hz. Yûsuf (a.s)’in Kuyuya Atılması:
Hz. Ya’kûb, kendisinin Yûsuf tan dolayı onlardan korktuğunu ve kendisinin olmadığı bir yerde Yûsuf a bir tuzak kurmalarından çekindiğini onlara hissettirmemek için çaresiz bir şekilde Yûsuf u onlarla göndermek zorunda kaldı. Onların sözlerine uyup istemeyerek Yûsuf u gönderdi. Yûsuf u alıp gözden kaybolup; ona kötü sözler söylemeye vurmaya aşağılamaya başladılar. Sonra Yûsufu suyu az bir kuyunun içine attılar. Onlar Yûsufu kuyuya atınca Allah Yûsuf’a; bu zorluk ve sıkıntıdan mutlaka çıkıp kurtulacağını ve kendisinin izzet ve onur sahibi olduğu sırada, onlar farkına varmaksızın, kardeşlerinin yaptıkları bu kötü işi onlara mutlaka haber vereceğini vahyetti. Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“Yûsuf’u götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, Biz, Yûsuf’a; ‘Andolsun ki sen onların bu işlerini onlar farkına varmaksızın, (bir gün) kendilerine haber vereceksin’ diye vahyettik.[13]
(O civardan) bir kafile geçiyordu. Sucularım, (su getirmesi için) kuyuya gönderdiler. Sucu, su almak için kovayı kuyuya salınca, Hz. Yûsuf, kovaya yapışıp tutundu. Adam, kovayı çekince, (Yûsuf’un ağırlığından ötürü) kovanın su ile dolduğunu sandı. Bir de baktı ki, kovaya asılı güzel yüzlü ve temiz yaratı-lışlı bir çocuk. Adam buna çok sevinip: “Müjde! işte bir oğlan. ” (Yûsuf: 12/19) dedi. Yûsufu, bir ticaret malı olarak sakladılar.Mısır’a varınca,onu, köle olarak satmak istediler. “Kıtfîr” adında Mısır Azizi, onu, düşük bir fiyata kafileden satın aldı. Hz. Yûsuf; doğruluğu, üstün karakteri, güzel ahlakı ve güvenirliliği ile Mısır azizinin yanında güzel bir yere sahip oldu… Bu olay, milattan Önce takriben 1600 yıl önce gerçekleşmişti.
Diğer taraftan Yûsuf un kardeşleri, Yûsufun gömleğini öldürdükleri bir koyunun kanma batırarak o kanlı gömleği babalarına götürdüler. Bununla, kendilerinin olmadığı bir sırada Yûsufu, kurdun kapıp yediğine babalarına inandıracaklardı. Fakat onlar, gömleği parçalamayı unuttular. -Zaten yalancılığın belası, unutmaktır- Bu hilede başarılı olamadılar. Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“Akşamleyin ağlayarak babalarına gelip:’Ey babamız! Biz. yarışmak için (sahraya) gitmiştik. Yûsuf’u da, eşyamızın yanında bırakmıştık (Ne yazık ki,),onu kurt yemiş. Fakat biz, doğru söyleyenler olsak bile, sen, bize inanmazsın’ dediler. [14]
Seleften bazısı derki: “Zulümden yakınan kimsenin ağlamasına aldanma. Ağlamakta olduğunu görmene rağmen, zulmettiği nice kimseler vardır! Yûsufun kardeşlerinin ağlamalarını düşünün. Geceleyin, zifiri karanlıkta ağlayarak babalarının yanma gelmişlerdi. Mazeretlerini açıklamak için değil de zulümlerini örtbas etmek için böyle yapmışlardı.”
Rivayet edildiğine göre; Hz. Ya’k’ûb ( a.s)’a, Yûsufun kana bulanmış gömleği getirildiğinde, onu ters çevirip incelemiş ve ona bakarak: “Ne yumuşak huylu bir kurt ki oğlumu yemiş de sırtındaki gömleği parçalamamış” dedi. Hz. Ya’k’ûb (a.s) bu sözü; onların yalanlarına inanmadığını, babalarına karşı u-muİmadık bir hile ve iş yaptıklarını anlatmak için söyledi. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır.
“(Ya’kûb) dedi ki: belki de nefisleriniz size (kötü) bir işi güzel gösterdi. Artık (bana düşen)güzel bir sabırdır. Sizin anlattığınıza göre, yardımına sığınılacak ancak Allah ‘tır.[15]
Hz. Yûsuf (a.s )’ın, Azizin Hanımından Dolayı Başından Geçen Sıkıntılı Olay:
Hz. Yûsuf a.s ) Mısır azizinin evinde her türlü ikram ve i-yiliğe kavuşmuş bir vaziyette kaldı. Aynı zamanda çok güzel ve yakışıklı idi.Büyüyüp delikanlı olunca Azizin hanımı ona aşık oldu.Aşkı gönlünü kapladı. Yûsufu kendisine çağırdı. Bu olay, Hz. Yûsuf (a.s )’ın karşılaştığı ikinci problemin başlangıcı idi. Birinci problemi, kardeşlerinin kendisine kıskançlık gösterip kuyuya atmalarıydı.
Hz. Yûsuf (a.s) temiz ruhlu, iffetli, hal ve hareketlerinde dosdoğru idi. İşte bundan dolayıdır ki bu büyük fitneye karşı direndi. Kadının arzusuna ve saptırma faaliyetine karşı tam bir imanla iki sebepten dolayı karşı koydu.
Birincisi:Babasının ve dedesinin evinde gördüğü güzel terbiye ve kalbini saran Allah’a olan imam. Çünkü babası ve dedesi de Peygamber ocağında büyümüşlerdi.
İkincisi:Kadının kocasının kendisine çok iyilik ikram ve ihsanda bulunan efendisi oluşudur. Çünkü efendisi, malı ve namusu hususunda kendisine güvenmişti. Nasıl olurda efendisine ihanet edebilirdi. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Evinde bulunduğu kadın, Yûsuf’un nefsinden (murad almak) istedi. Kapılan iyice kapattı ve: ‘Haydi gel’ dedi. Yûsuf’ta: ‘(Böyle bir iş yapmaktan) Allah’a sığınırım. Çünkü ‘kocanız; benim efendimdir, bana güzel davrandı. ‘Durum şu ki: ‘Zalimlerfelah bulmaz! dedi.[16]
Azizin karısının kalbindeki aşk kadını tahrik etti. Vakit geçirmeden zorla Yûsuf’a sahip olmak istedi. Bunun için önce kapıları kapadı, işini sağlama alıp Yûsuf u açıkça kendisine yaklaşmaya çağırdı. Fakat Yûsuf, bu teklifi kabul etmeyip kadından yüz çevirdi. Kadın ise Yûsufu kendisine çağırmada ısrar etti. Kadının Yûsuf’a olan sevgisi, haya duygusuna galip gelmişti. Çünkü şehveti kendisini kuşatmıştı. Yûsuf u tutup ona bu işi zorla yaptırmak istiyordu. Yûsuf Allah’tan korktuğu için Allah onu böyle bir hareket yapmaktan korudu. Kadın, Yûsufu kendisine çekmeye çalışıyordu. Sonunda Yûsuf kadının elinden sıyrıldı. Bu defa Yûsuf un elbisesini arkasından yakalayıp elbiseyi yırttı. Kadın yine Yûsuf un peşini bırakmadı. Kapıya kadar koştular. Yûsuf kapıyı açıp kaçıp gitmek istiyordu. Kadın ise Yûsuf ile kapının arasına girip Yûsuf tan,
isteğini ve arzusunu yerine getirmesini istiyordu. Tam bu sırada kadının kocası çıkageldi.İkisini şüpheli bir vaziyette buldu. Kadın bu defa kötü bir hile ve tuzağa baş vurup kocasına karşı suçsuz olduğunu göstermek için ağlayıp sızlamaya başladı. Kadının iddiasına göre; Yûsuf kadına karşı cinsel tacizde bulunmuş. Kadın ise Yûsuf tan kaçmış. Yûsuf kadın ile bu çirkin işi yapmaya çalışmış. Kadın ise bundan kaçınmış. Böylece e-fendisini şerefine ihanet etmek istemeyen ve namusunu zedelemeyen kişi cezayı hak edecek, kurnaz, hilckarcı ve düzenbazda haklı çıkacaktı.Yüce Allah bu kolayı şöyle anlatmaktadır.
“İkisi de kapıya koştular. Kadın, Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında efendisini (kocasına) rastladılar. Kadın: ‘Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan ya da acıklı bir işkenceden başka bir şey midir?’ dedi. (Yûsuf) ‘Hayır, o, kendisi benim nefsimden (murad almak) istedi’ dedi. Kadının akrabasından biri, şöyle şahitlik etti: ‘Eğer Yûsuf’un gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir. Yûsuf ise, yalancıdır. Eğer Yûsuf’un gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Yûsuf ise, doğru söyleyenlerdendir. [17]
Bu, doğru bir tanıklık ve son derece ikna edici bir kanıttır… Tanık, kadının akrabalarından bir çocuk idi. Yûsuf un iddia edilen iftiradan beri olduğuna, temiz ve iffetli olduğuna delil olsun diye ve Yûsufu, kadının verdirtmek istediği şiddetli cezadan kurtarmak için Allah, o çocuğu böyle konuşturdu. Tanıklığın özeti şu şekildedir:
‘Yûsuf kovalayan, kadın kaçan durumda ise, elbisenin önden yırtılmış olması gerekir. Eğer Yûsuf kaçan durumda ve kadın kovalayan ise elbisenin arkadan yırtılması gerekir.’
Yüce Allah bu konuyu şöyle anlatmaktadır:
‘(Efendisi,) Yûsuf’un gömleğinin arkadan yırtılmış olduğunu görünce, (kadına:) ‘Şüphesiz bu, sizin tuzağınızdır. Çünkü sizin tuzağınız gerçekten büyüktür. (Yûsuf’a dönerek:) ‘Ey Yûsuf! Bu meseleyi kimseye söyleme. (Ey kadın!)sende günahının affını dile,çünkü sen günahkârlardan oldun1 dedi.[18]
Olayın Şehirde Yayılması:
Olay şehrin her tarafında kısa sürede yayıldı. Kadınlar, Azizin hanımı hakkında konuşmaya başladılar, bu işten dolayı onu kınayıp ayıplıyorlardı. Çünkü evin hanımefendisi, kölesine nasıl aşık olabilirdi? İnsan hiç hizmetçisini sever ve ona aşık olur muydu? Bu tür sözler, Azizin hanımının kulağına gitti. Bunun üzerine kadın, kendisini kınayan Mısır’ın ileri gelen şeref ve itibar sahibi arkadaşlarına haber gönderip evine davet etti. Yûsuf a olan sevgisini ve aşkım mazur görmelerini sağlamak için, onlara birde hile kurdu.
Onların her birine oturacak bir yer hazırlattı. Bıçakla kesebilecek bir yiyeceği onlara ikram etti.Yûsuf u da süslenmiş vaziyette onlara yakın bir yerde hazır tutuyordu. Tam bıçaklan ellerine alıp önlerindeki yiyeceği kesmeye başladığı anda Yûsuf a onların huzuruna çıkmasını emretti. Kadınlar Yûsuf un güzelliği karşısında şaşırıp hayran oldular. Öylesine güzeldi ki şaşkınlıktan ellerinde olanı unutup ellerini kestiler ve (Yûsuf un cemalini seyretmenin verdiği hazdan dolayı) ellerindeki bıçak yarasının acısını hissetmiyorlardı.
Öyle ki parmaklarından akan kanlar elbiselerini boyamıştı. Onlar ise ellerindeki meyveyi kestiklerini sanıyorlardı… Yûsuf un cemalinden faydalanmak için ve güzelliklerini hayal etmek için akıl uçup gitmiş ve göz ise fal taşı gibi yerinden fırlamıştı. Kadınlar eleştiri ve kınamadan vazgeçip Yûsuf un güzelliği karşısında hayran olup şöyle dediler.
“Allah ‘ı noksan sıfatlardan tenzih ederiz bu asla bir beşer değildir.bu ancak bir melektir. [19]
Kadın böylece Yûsuf a olan aşkının sırrını burada göstermiş oldu.Onlara sitem ederek şöyle dedi:
“İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur.Ben onun nefsinde (murad ahnak)istedim.. Fakat o, (bundan) şiddetle kaçındı. Andolsun ki eğer o, kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette zelillerden olacaktır. [20]
Adalet, Hz. Yûsuf un bu asil davranışı ve iffetinden dolayı tebrik edilmesini, kadının ise bu çirkin hareketi ve eliyle (Yûsuf un elbisesini yırtması sebebiyle) cezalandırılmasını gerektirir. Fakat iş tersine döndü. Kadının, kocasının ve kendisinin şeref ve haysiyetini önemsemeyip Yûsuf u ele geçirmek’için ona hile kurmanın bedeli, temiz ve suçsuz olan Yûsuf a ödettirildi. Yûsuf hapse mahkum edildi.Yaklaşık yedi sene hapis aldı…Yüce Allah bu konuyla ilgili olara şöyle buyurdu:
“Sonra (Aziz ve arkadaşları,) kesin delilleri görmelerine rağmen halkın dedikodusunu kesmek için) yine de Yûsuf’u bir zamana kadar mutlaka zindana atmaları kendilerine uygun görüldü. [21]
Hz. Yûsuf, kadının işlediği suça rağmen haksız yere hapse atıldı. Hz. Yûsuf ile birlikte iki gençte hapse girmişti. Biri, hükümdarın sucu başı ve diğeri ise, aşçı başı idi. İkisi de, hapiste birer rüya gördüler. Rüyalarını, Hz. Yûsuf a anlattılar. Sucu başı, hükümdarın bardağının içerisine şarap doldurduğunu görmüş.
Diğeri ise, başının üstünde ekmek olan bir tabak taşıdığını ve kuşların bu ekmekten yemekte olduklarını görmüştü. Her biri, gördükleri rüyayı yorum i amalarını Hz. Yûsuf ‘tan istediler. Bunun üzerine Hz. Yûsuf, sucu başına: ‘Sen, hapisten çıkıp eski işine dönüp hükümdara içki sunacaksın…’ dedi. Aşçı basıya ise: ‘Sen ise, asılacaksın. Kuşlar, başından yiyecekler’ dedi. İş, Hz. Yusuf (a.s)’ın haber verdiği şekilde gerçekleşti.[22]
Hükümdarın Rüyası ve Hz. Yûsuf un Hapisten Çıkması:
Hz. Yûsuf un hapiste geçen sıkıntılı yıllarının sonunda, Allah, ona çıkış yolunu gösterdi. Hükümdar, uykusunda garip ve acayip bir rüya görmüştü; rüyasında nehirden yedi tane semiz güzel inek çıkıp merada otlamaya koyuldular. Ardından yedi tane de zayıf cılız ve çirkin görünüşlü inek nehirden çıkıp semiz inekleri yediler. Aynı şekilde yedi tane yeşil başağın üzerine yedi tane kuru başak yüklenip onları yediler. Hükümdar, rüyasından korku içinde uyandı. Bütün sihirbazları ve bilginleri toplayıp onlara rüyasını yorumlamalarını istedi.Fakat onlardan, gönlünü rahatlatacak bir cevap alamadı.
(Daha önce Yûsufun yorumladığı rüya üzere hapisten çıkmış olan) hükümdarın sucu basısı, hükümdara; Yûsufun karışık rüyaları yorumlamadaki gücünü anlattı. Hükümdardan, müjdeli ve sağlam bir haber getirmesi için kendisini Yûsuf’un yattığı hapse göndermesini istedi.
(Hükümdarın izin vermesi üzerine) hemen Yûsuf un yanına gidip ona hükümdarın gördüğü rüyayı anlattı. Hz. Yûsuf, rüyayı şöyle yorumladı: “Bu beldede yedi yıl bolluk olacak. Toprak cömertçe bol bol ürün verecek. Ardından yedi yıl kuraklık olacak. Yeşillikler yok olacak. Onlara git; bolluk yıllarında kuraklık ve kıtlık yıllan için yiyecekler biriktirmelerini söyle.”
Hükümdar, bu yoruma çok şaşırdı. Hemen hapisten çıkarılıp yanına getirilmesini emretti. Böylece ona, devletin vezirliklerinden birisini verip onu yanına alacaktı. Fakat Hz. Yûsuf, üzerinde suçluluk damgası olduğu için hapisten çıkmayı reddetti. Kendisini mahkum edenlerin, suçsuz olduğunu kabul edip bu çirkin suçlamadan kurtulup insanların, onun, temiz ve suçsuzluğuna şahitlik etmedikçe hapisten çıkmayacağını bildirdi.Bu, peygamberliğin üstün haysiyet ve şerefinin gereği idi… Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“(Adam hu yorumu getirince,) hükümdar: ‘Onu bana getirin ‘ dedi. Elçi, Yûsuf’a geldiği zaman, (Yûsuf:) ‘Efendine dön de ona:’Ellerini kesen o kadınların zoru neydi?’ diye sor. Şüphesiz benim Rabbim, onların hilesini çok iyi bilir’ dedi. (Hükümdar, kadınları yanın çağırıp onlara:) ‘Yûsuf’un nefsinden (murad almak) istediğiniz zamanki durumunuz neydi?’ dedi. (Kadınlar:)’Hâşâ! Allah için biz ondan hiçbir kötülük görmedik’ dediler. Azizin karısı da: ‘Şimdi hak meydana çıktı. Ben onun nefsinden (murad almak) istemiştim. Şüphesiz ki Yûsuf, doğru söyleyenlerdendir.[23]
Hz. Yûsufun kıssası, uzundur. Kur’ân~ı Kerîm, onun bu kıssasını detaylı bir şekilde anlatmıştır. En sonunda; babası, annesi ve bütün kardeşleri Mısır’a gelirler. Mısır’da üstün bir makama ve itibara sahip olduğu için Hz. Yûsufa, “selam” (tahiyyat) ve “hürmet” (lekrim) secdesi yaparlar. Babasına, küçük iken gördüğü rüyayı hatırlatır. Çünkü gördüğü rüya gerçekleşmiş oldu. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“(Hep beraber Mısır’a gidip) Yûsuf’un yanına girdikleri zaman, anne ve babasını kucaklayıp:’ Emin olarak Allah ‘m iradesiyle Mısır’a girin ‘ dedi. Anne ve babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için secdeye kapandılar. (Yûsuf:) ‘Ey babacığım! İşte bu, daha önce (gördüğüm) rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Beni zindandan çıkarıp şeytan benim ile kardeşimin arasım bozduktan sonra sizi çölden getirdiği için Rabbim ihsanda bulundu. Şüphesiz ki Rabbim, dilediğine lütfedicidir. Çünkü O, çok iyi bilendir ve hikmet sahibidir.[24]
Hz. Yûsuf (a.s)’ın Başından Geçen Sıkıntı:
Hz. Yûsuf (a.s), çok çetin sıkıntılarla karşılaşıp, zorlu bir hayat geçirdi. Bazen kolaylık, bazen zorluk, bazen rahatlık, bazen sıkıntılı, bazen darlık, bazen de genişlik içerisinde dönüp durdu.
Bu büyük sıkıntı ve musibetlerin sonunda; Allah, ona, bol bir şekilde güç ve saygınlık ihsan etti. Çünkü hapisten çıkıp Mısır mülkünün başına geçmişti… (İşte geçirdiği bu sıkıntıların karşılığı olarak) Allah, onu, Mısır ülkesinin hazinelerinin başına geçirmişti.
Her ülke ve beldeden insanlar, kıtlık sebebiyle Hz. Yûsuf un yanma gelmeye başladılar. Hz. Yûsuf a ihtiyaç duyanlar içerisinde, kuraklıktan zarar gören kardeşleri de vardı… Kardeşleri de (diğer insanlar gibi) yiyecek almak için Hz. Yûsuf un yanına geldiler. Hz. Yûsuf, onları tanıdı. Fakat onlar, Hz. Yûsuf u tanımadılar… İşte Hz. Yûsuf un çektiği bütün bu sıkıntılar, onun, bu büyük ilahi lütfa ve ikrama ulaşmasına bir sebep teşkil etti.
Ariflerden bir zat bununla ilgili olarak der ki: “Nice ikram ve lütuflar, sıkıntılar içerisinde saklıdır.”
“Hz. Yûsuf (a.s)’m başında üç büyük sıkıntı geçmişti. Bunlar, şunlardır:
Birincisi:Bu olay; kardeşlerinin, Hz. Yûsuf a kıskançlık gösterip ona tehlikeli bir tuzak hazırlayıp (ilk Önce) onu öldürmek isteyip sonra (bundan vazgeçerek) kuyunun içerisine atmakla yetindikleri sırada gerçekleşmişti…
Allah’ın yardımı ve rahmeti, Hz. Yûsuf a olmasaydı, Hz. Yûsuf, ölür giderdi.
ikincisi:Bu olay ise; Hz. Yûsuf’un daha çiçeği burnunda genç bir delikanlı iken Mısır Azizinin hanımının ona aşık olup onu kendisine çağırdığında (onun bu teklifi kabul etmemesi üzerine) kadının, Hz Yûsuf u kandırıp saptırmak için çeşitli hilelere başvurduğu sırada gerçekleşmişti…
Fakat Allah, Hz. Yûsuf u, kadının tuzağından korudu ve onu bu büyük hileden kurtardı… Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“Rabbi, Yûsuf’un (zindanın kadınların teklif ettiklerinden daha iyi olduğu ve onların hilesini kendisinden uzaklaştırmadığı takdirde onlara meyledip cahillerden olacağı şeklindeki) duasını kabul etti ve onların hilesini (Yûsuf’tan) uzaklaştırdı. Çünkü Allah(her şeyi) iyi işiten, pek iyi bilendir. [25]
Üçüncüsü:Bu olay ise; Hz. Yûsuf un çirkin bir iftira sebebiyle haksız ve suçsuz yere zindana atılması ve orada yedi yıl kalmasıdır…
Mısır hükümdarı bir rüya görüp bununla zihnini meşgul etmeseydi, uzun yıllar daha zindanda kalırdı.
Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“(Rüyasını yorumlayıp zindandan kurtulan sucu başına; kendisinin suçsuz olduğunu hükümdara anlatmasını, belki bu yerden, zindandan çıkabileceğini söyledi.) Fakat şeytan (zindandan çıkan) o kişiye, (Yûsuf’u) efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyla (Yûsuf), ‘birkaç yıl daha’ zindanda kaldı. [26]
Hz. Yûsuf (a.s)’ın Masum Oluşu İlgili Önemli Bir Hatırlatma:
“Peygamberlerin Masumiyeti” bahsinde, Yüce Allah’ın peygamberi Hz. Yûsuf (a.s)’in masumiyeti (günahsızlığı) ile ilgili on (10) madde aktarmıştık. Burada ise meşhur tefsirci Fahreddîn er-Râzî’nin bu konu ile ilgili önemli bir sözüne fazladan yer vereceğiz. Çünkü Fahreddîn er-Râzf nin bu sözü, bazı cahillerin iddiasının aksine Hz. Yûsuf un temiz olduğunu, günahsız olduğunu ve kadına meyletmeden uzak olduğunu göstermektedir…
Fahreddîn er-Râzî der ki:
“1.Yüce Allah, Hz. Yûsuf un suçsuz olduğuna şu sözüyle tanıklık etmektedir:
“İşte böylece Biz, kötülük ve fuhşu Yûsuf’tan uzaklaştırmak için (delillenınizi ona gösterdik.) Çünkü o, ihlasa erdirilmiş kullarımızdandır. [27]
2.Azizin hanımının akrabalarından bir şahit, Hz. Yûsuf un suçsuz olduğuna tanıklık etmiştir. Yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:
“Kadının akrabalarından biri şöyle şahitlik etti: Eğer Yûsuf’un gömleği öndenyırtümışsa,. ” (Yûsuf: 12/26)
3.Ellerini kesen kadınlar, Hz. Yûsuf un suçsuz olduğuna tanıklık etmişlerdir. Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“(Kadınlar:) Haşa! Allah için biz ondan hiçbir kötülük görmedik’ dediler.” (Yûsuf: 12/51)
4.Azizin hanımı da, Hz. Yûsuf un suçsuz olduğuna şu sözüyle tanıklık etmiştir:
“Azizin karısı da: ‘Şimdi hak meydana çıktı. Ben onun nefsinden (murad almak) istemiştim. Şüphesiz o, doğru söyleyenlerdendir’ dedi” (Yûsuf: 12/51)
5.Şeytan da, Hz. Yûsuf un suçsuz olduğuna şu sözüyle tanıklık etmiştir:
“iblis: ‘Senin mutlak kudretine andolsun ki, onlardan ‘ihlasa erdirilmiş kulların'[28] hariç, hepsini mutlaka azdıracağım ‘ dedi. ” (Sâd: 38/82-83)
Buna göre Hz. Yûsuf u kadına meyletmekle suçlayan kişi, hangi tarafı tutuyor? Allah’ın tarafını mı? Yoksa Şeytanın tarafım mı? Hangi tarafı tutarsa tutsun, her iki taraf ta, Hz. Yûsuf un suçsuz olduğuna tanıklık etmektedir. Hangi halde olunursa olsun, Hz. Yûsuf un suçsuz olduğunu kabul etmekten başka bir yol yoktur. Çünkü Hz. Yûsuf (a.s), Azizin hanımına meyletmekten uzaktır.[29]
Hz. Yûsuf (a.s)’ın Ölümü:
Tarihçiler derler ki: “Hz. Yûsuf (a.s), uzun ayrılıktan sonra babasıyla tekrar buluştuklarında, Hz. Ya’kûb (a.s), 130 yaşında idi. Hz. Ya’kûb (a.s), bu buluşmadan 17 yıl sonra öldü.
Hz. Yûsuf (a.s), 110 yıl yaşadı. Mısır’da ölüp oraya gömüldü. Kardeşlerine; ‘eğer Mısır’dan bir gün çıkıp giderseniz, benim cesedimi de yanınızda götürün ve atalarımın yanma gömün’ diye vasiyet emişti.
Hz. Yûsuf (a.s)’m cesedi, Hz. Mûsâ (a.s) zamanında Şam’a götürülmüştü. Tercih edilen görüşe göre, Nablus’a gömülmüştü.
Hz. Yûsuf (a.s)’ın ölümü, Hz. Mûsâ (a.s)’ın doğumundan da 64 yıl önceye rastlamaktadır.[30]
Hz. Yûsuf (a.s), eceli yaklaştığı zaman, Rabbüıden; iman üzere canını almasını ve Salih kulları arasına katmasını istedi.
“Ey Rabbim! Mülkten (nasibimi) verdin ve bana (rüyada görülen) olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen, dün ya da ve ahirette benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni salihler arasına kat. [31]
Allah, Hz. Yûsuf un bu duasını kabul edip onu en yüce makama nakletti. Allah, Hz. Yûsuf a büyük bir rahmet eyledi.
Bize de, ölüm anında iman nasip etsin. Çünkü Allah, yapılan duayı işiten ve kabul edendir.[32]
[1]Yûsuf: 12/24
[2]Buharı. Enbiyâ 19. Menakib 13, Tefsiru Sure-i Yûsuf 1; Tirmizî, Tefsiru Sure-i Yûsuf 1: Müsncd; 2/96,416; îbn Hacer, Fetlm’1-Bari, 8/361
Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 580.
[3]Bununla ilgili olarak b.k.z: En’âm: 6/84: Yûsuf: 12/4, 7, 8, 9. 10; 11.17, 21. 29, 46. 51. 56. 58, 69, 76, 77. 80, 84, 85. 87, 89; 90. 90, 94. 99; Gâfir: 40/34 (ç)
[4]Yûsuf: 12/46.
[5]Yûsuf: 12/34.
[6]Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 581-582.
[7]İbn Kesîr, Muhtasar İbn Kesîr Tefsiri. 2/241
Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 582-583.
[8]Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, H. No: 985 (ç)
[9]Yûsuf: 12/4-5
[10]Tevrat. Tekvin. 37/9-11 (ç)
[11]Fussilet: 41/42
Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 583-584.
[12]Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 584-585.
[13]Yûsuf: 12/15
[14]Yûsuf: 1-2/16-17
[15]Yûsuf: 12/18
Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 585-587.
[16]Yûsuf: 12/23
[17]Yûsuf: 12/25-27
[18]Yûsuf: 12/28-29
Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 587-590.
[19]Yûsuf: 12/31
[20]Yûsuf: 12/32
[21]Yûsuf: 12/35
[22]Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 590-592
[23]Yûsuf: 12/50-51
[24]Yûsuf: 12/99-100
Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 592-594.
[25]Yûsuf: 12/34
[26]Yûsuf: 12/42
Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 594-596.
[27]’Yûsuf: 12/24
[28]Çünkü Hz. Yûsuf (a.s), Yüce Allah’ın, Yûsuf: 12/24’de belrttiği üzere, ihlasa erdirilmiş kullarındandır.
[29]Fahreddîn er-Râzî, Tefsiri Kebîr, 18/117
Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 596-597.
[30]Taberî, Tarîhu’r-Rüsûl vel-Mülûk, “1/330-364; İbnü’1-Esîr, el-Kâmil, 1/78-88 İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 1/185-206
[31]Yûsuf: 12/101
[32]Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 597-598.